16 Ekim 2008 Perşembe

Rahminden 10 kg`lık ur çıktı

Mersin`de inanılmaz olay. Silifke ilçesinde, bir kadının rahminden tıp dilinde ``myom``, halk arasında ``ur`` olarak bilinen 10 kilogram ağırlığında kitle çıkarıldı...
Yazı boyutunu büyütmek için Mersin`in Silifke ilçesinde, bir kadının rahminden tıp dilinde ``myom``, halk arasında ``ur`` olarak bilinen 10 kilogram ağırlığında kitle çıkarıldı. Karın ağrısı şikayetleriyle Silifke Devlet Hastanesine başvuran ve isminin açıklanmasını istemeyen 35 yaşındaki kadın, kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Dr. Mehmet Toyaksi tarafından ameliyat edildi. Dr. Toyaksi, karnındaki şişlik nedeniyle hamile görüntüsü veren kadının rahminden cerrahi operasyonla çıkardıkları 10 kilo ağırlığındaki myomun kendilerini de şaşırttığını söyledi. ``Rahim düz kaslarından gelişen iyi huylu urlar`` olarak tanımlanan myomun, kadınlarda en sık rastlanan sağlık sorunları arasında yer aldığını belirten Dr. Toyaksi, ``doğurganlık çağındaki kadınların yüzde 20-25`inde rastlanan ur için en riskli dönem ise 50`li yaşlardır`` dedi. Myomların oluşmasının çeşitli nedenleri olduğunu ifade eden Toyaksi, ``hiç doğum yapmamış olmak, yumurtlamanın olmamasına bağlı olarak gelişen karşılanmamış östrojen yapımı ve şişmanlık, ur oluşumu nedenlerinin başında geliyor`` diye konuştu. Dr. Toyaksi, ideal vücut ağırlığının üzerindeki her 10 kilogram için riskin yüzde 10 arttığını, beyaz kadınlarda siyah ırka göre 3,9 kat daha sık görüldüğünü, rahimde myom oluşumu riskini azaltan en önemli faktörün ise doğum kontrol hapı kullanımı olduğunu kaydetti. Doğurganlık çağındaki kadınlara periyodik aralıklarla genel sağlık muayenesi öneren Dr. Toyaksi, ``hastamızın rahmindeki bu kitle alınmasaydı, daha büyük sağlık sorunlarına neden olurdu`` dedi. Samanyolu

13 Ekim 2008 Pazartesi

Skie,ski,kayak,the skiing

La Grave and the massif of La Meije offer the biggest lift-accessed off piste skiing in the world! Not only that but it is one of the few massifs which has an incredible 2150m 2300m of (7050ft) vertical drop. This off-piste mountain range can provide exhilarating skiing terrain for the advanced skier, snowboarder and tele-marker. The Skiers Lodge is perfectly positioned within only 3 minutes walk to the lift! This lift ascends from the village at 1400m to stations at 1800m, 2400m, 3200m, and finally to Dome de la Lauze, “the Glacier”, at 3550m. A typical ski descent offers limitless variety from tame to steep terrain commencing on this glacier, proceeding down spectacular open bowls, winding its way through small chutes, crossing glacial moraines into seemingly endless steeps and deeps in the serenity of the forest. Legendary descents from the Girose glacier, with direct lines of 2300m explain why so many riders come back year after year to enjoy free-riding with one of the most spectacular mountain scenery in the Alps. FMGA Mountain Guide Pelle Lang, the founder of Skiers Lodge, has come across this spectacular mountain village during his search for big mountain skiing. His dream was to create a lodge owned and operated by skiers for skiers. In 1989 this dream becomes a reality. "Careful thought is given to the itineraries that are chosen for each day. The goal is to keep clients challenged by the terrain, but not terrified by the surroundings."he Skiers Lodge Guide Service, for which Pelle works daily as the chief guide, represents the ski part of the concept. The ambition is to create a good chemistry between guides and skiers. Careful thought is given to the itineraries that are chosen each day. The goal is to keep clients challenged by the terrain, but not terrified by the surroundings. La Grave, de la Meije is not a ski resort. Ski resorts adapt to skiers whereas here the skier must adapt to the mountain. This is best achieved by the guidance received from the experienced guides within the Guide Service allowing the client to enter terrain otherwise inaccessible to him/her in a safe manner. All guests are given safety equipment which they are trained to use. Groups are limited to 5 persons ensuring a good level of safety and allowing for different skiing pace. All guides are qualified by the IFMGA and speak English, French, German and Swedish. In close proximity to La Grave there are many resorts with their own micro climates and our guide team may propose one of numerous possible day trips all within an hour’s drive. Service allowing the client to enter terrain otherwise inaccessible to him/her in a safe manner. All guests are given safety equipment which they are trained to use. Groups are limited to 5 persons ensuring a good level of safety and allowing for different skiing pace. All guides are qualified by the IFMGA and speak English, French, German and Swedish. In close proximity to La Grave there are many resorts with their own micro climates and our guide team may propose one of numerous possible day trips all within an hour’s drive. Depending on the best weather and snow conditions you may be guided to secret off-piste spots in Alp d’Huez, Serre Chevalier, and Claviere with their steeps, deeps and marvelous trees. Weather and snow conditions permitting why not try the phenomenal heliskiing in Alta Val Susa (Italy). The Skiers Lodge Guide Service is willing to show riders what it considered to be the best lift access free riding in the world. All it takes is a spirit of adventure for you to share in the ultimate riding experience. A revolution in attitude, style and equipment is making the sports of skiing and snowboarding better than ever.When international ski manufacturers launched their new breed of Extreme Skis, La Grave was the chosen spot. A combination of its long ski runs, its varied terrain and its untouched and unspoiled routes, has given birth to a freedom a freedom to create and shape exciting new styles, attitudes and equipment. Local riders long ago adopted a Free Rider attitude. This means taking responsibility for ones actions on the mountain. As the world of skiing and snowboarding pushes the limits of equipment, the industry pops out more modern equipment with a design and understanding of the 21st century rider. It is now easier than ever to float in the deepest powder, to hold an edge on the steepest terrain and to leave pencil-like tracks of a groomed snow surface

8 Ekim 2008 Çarşamba

NASIL PARAMA PARA KATARIM DİYOSANIZ BU YAZIYI OKUYUN (KAYNAK HAKAN TURGUT) PARASAL ZEKA KİTAPININ YAZARI

Yatırım yaparken amaç riskinizi en düşük seviyeye çekmek ve kâr potansiyelinizi de en yüksek seviyeye çıkarmaktır. Basın yayın organlarında hemen her hafta “kaçırılmaması gereken yatırım”, “fiyatı en ucuz hisse senetleri”, “gayri menkulde en fazla değer kazanacak yerler” gibi manşetlere rastlayabilirsiniz. Bunların bir kısmı gerçekten fırsat olabilir, ama bilmelisiniz ki önemli bir bölümü gereken yatırımlar yapıldıktan sonra haber olur. Yatırımcı psikolojisini de düşünecek olursak, bir hisse senedinin fiyatı gerçekten ucuzsa ve fırsatsa bile, gazeteye çıkıp da artık bütün Türkiye ondan haberdar olduktan sonra değeri kalmaz. Piyasada bir ihtiyacı fark ettiniz ve bu alana yönelik yatırım yaptınız. Eğer bu haber olarak geniş kitlelere duyurulursa ve onlar da bu yatırımı yaparsa ne olur? Yoğun rekabet yaşanır, fiyatlar ve dolayısıyla kâr marjları düşer, para kazanmak için yaptığınız bir iş külfet haline gelmiş olur. Bu durumda kimsenin etkisi altında kalmadan yatırımlarınıza yön verebilmeniz için toplam 7 adet yatırım prensibini sizinle paylaşacağım.Varlık dağılımıFarklılaştırmaRisk toleransını belirlemeAraştırmaVergilerOrtalama maliyetFiyat düşüşlerine karşı soğukkanlılıkVarlık DağılımıVarlık dağılımı, yatırım bütçenizin ne kadarlık dilimini hangi yatırım aracına ayıracağınızı belirlemektir. Kendi yatırım portföyünüzü oluşturmanın ilk aşamasıdır. Varlık dağılımı yaptığınızda aşağıdaki gibi bir portföye sahip olursunuz:Şekilden de anlaşılacağı üzere varlık dağılımı hangi alanlara yatırım yapacağınızı belirler. Sizin borsaya yatırım yapıp yapmayacağınızı varlık dağılımı belirler ama hangi hisse senedine yatırım yapacağınız varlık dağılımının konusu değildir. Bunun bir başka özelliği de varlık dağılımının piyasanın değişen koşullarına rahatlıkla ayak uydurabilmesidir. Portföyünüzdeki hisse senetleri düştü ve döviz yükseldiyse, döviz portföyünüzü azaltıp hisse senedi portföyünüzü azaltabilirsiniz. Bu durumda hem döviz yatırımlarınızdan elde ettiğiniz kârınızı realize etmiş olursunuz, hem de hisse senedi portföyünüzün maliyetini düşürmüş olursunuz. Dolayısıyla varlık dağılımı son derece esnek bir kurgudur ve zamanla değişkenlik gösteririr. Aşağıda döviz ağırlığı azaltılıp hisse senedine kaydırılmış varlık dağılımı tablosunu görüyorsunuz.Varlık dağılımına gayri menkul, altın gibi diğer yatırım araçlarını da ekleyebilir ya da yukarıdaki örnekte var olan yatırım araçlarından bir ya da birkaç tanesini çıkarabilirsiniz. Bunu yapmaktaki temel amaç, riskinizi azaltabilmektir.FarklılaştırmaFarklılaştırma, varlık dağılımı ile karıştırılabilen ancak tamamen farklı bir kavramdır. Yumurtaları farklı sepete koymak varlık dağılımıdır, sepete hangi yumurtaların koyulacağına karar vermek ise farklılaştırmadır. Varlık dağılımındaki hisse senedi kategorisinde, hangi hisse senetlerine yatırım yapacağınıza karar vermek ve farklı hisse senetlerine sahip olmak farklılaştırmadır. Gayri menkul sektöründe hem bir arsaya hem de bir konuta yatırım yapmak farklılaştırmadır.10.000 lira paranız olduğunu düşünelim ve yatırım yapmak istiyorsunuz. Eğer bu para ile repo yaparsanız yıllık net %10 getiri ile beş yılda 16.105 lira değere ulaşır. Aynı parayı farklı yatırım araçlarında değerlendirdiğinizi düşünelim:2.500 lirası ile kumar oynayıp, şans oyunlarına yatırdığınız bütün paranızı kaybettiğinizi düşünelim.2.500 lirası ile yıllık %15 getirisi olan hazine bonosu aldığınızı varsayalım. Paranızın beş yılın sonundaki değeri 5.028 lira olacaktır.2.500 lirası yıllık %10 getiri ile yine repoda kalsın. Bu durumda beş yılın sonundaki değeri 4.026 lira olacaktır.2.500 lirası ile yıllık %30 getiri sağlayan bir hisse senedine yatırım yaptığınızı düşünelim. 5 yılın sonunda paranızın değeri 9.282 liraya ulaşacaktır.Şimdi bu rakamları hep birlikte değerlendirelim.Farklılaştırma OlmadanFarklılaştırma İleRepo16.1054.026Kumar-0Hisse Senedi-9.282Hazine Bonosu-5.028Toplam16.10518.336Tabloda da görüldüğü gibi farklılaştırma sayesinde 2.500 lirasını kaybettiğiniz bir yatırım bile nihai olarak daha yüksek bir değere ulaşabiliyor. Aynı zamanda bunu yaparken riskinizi de azaltmış oluyorsunuz. Böylece farklılaştırmanın gücünü kendi adınıza kullanma şansına sahip oluyorsunuz. Eğer bahis oyunlarıyla da ilgilenmiyorsanız kazanç potansiyelinin size tabloda gösterdiğim rakamlardan çok daha yüksek olacağını unutmayın.Risk Toleransını BelirlemeBugüne kadar birçok insanın kişisel finansı ile ilgili sorusuna cevap verdim. Sorunları olanların sorunlarını çözebilmek için elimden geleni yaptım. Ancak bazı sorular vardır ki bunun cevabını ne ben ne de bir başkası veremez. Bu sorulardan birkaç örneği sizinle paylaşayım:100 lira param var, bunu nasıl üçe, beşe katlayabilirim?Elimdeki 1000 lira ile nasıl zengin olabilirim?Kişisel finans ve para yönetimi anlatıyorsunuz, bana söyler misiniz ben paramı nasıl yöneteyim?Bu sorular daha uzayıp gidiyor. Bu sorular öyle sorular ki, soruyu soran kişi sizden bir cümleyle cevabını duymak istiyor, bu da yetmezmiş gibi duyduğu cevap mümkünse hiçbir şey yapmasına gerek kalmadan onu zengin etsin istiyor. Ben de gerçekten tek cümlelik bir cevap veriyorum. “Eğer sorunuzun cevabını biliyor olsaydım, parasal zekâ seminerlerini sunmaz, gidip bire on kazandıran yatırımları yapıyor olurdum”. İşin ilginç yanı, eğer yatırım yapmanın sihirli bir formülü olsaydı zaten yatırım yönetimi üzerine bu kadar çok yazılıp çizilmesine ya da üniversitelerde bunun bir bilim dalı olmasına gerek kalmazdı. İnsanları zengin ya da fakir eden faktörlerden biri de paraya karşı takındıkları tavırdır. Eğer siz bugün çalışıp yarın zengin olmayı umuyorsanız ya da bugün yatırım yapıp yarın ikiye üçe katlamasını umuyorsanız, şansınızı kaybetmişsiniz demektir. Yukarıda örneğini verdiğim soruların tek günlük olmasa da orta ve uzun vadeli düşünen insanlar için cevapları var, ama bu cevaplar kişiden kişiye değişiyor. Bunun için verdiğimiz bir finansal danışmanlık hizmeti var ve bu hizmetin sonunda hizmeti alan kişiye finansal bir rapor sunuyoruz. Çünkü herkesin sahip olduğu risk toleransı farklıdır. Her yatırımcı üç risk grubundan birine girer. Düşük, orta ve yüksek. Risk grubunuzu da yaşınız, medeni durumunuz, çocuk sayınız gibi birçok faktör etkiler. Takdir edersiniz ki bir insanın risk grubu hakkında gözünün içine bakarak fikir sahibi olamazsınız.Düşük risk kategorisindeki birisinin portföyünün değer kaybetmesine tahammülü yoktur. Bu gruptaki yatırımcılar genellikle tahvil, bono gibi uzun vadeli ve fiyatlarında dalgalanmanın fazla olmadığı yatırımları tercih ederler. Kaybetme riskini düşürebildikleri kadar düşürürler ancak bu aynı zamanda kazanç potansiyelinin de düşmesi anlamına gelir. Düşük risk grubundaki bir yatırımcı için kazanmak ya da kaybetmekten daha önemli olan, yatırımının değerini korumasıdır. Orta risk grubundaki bir yatırımcı ise risklere biraz daha açıktır. Ancak fiyat dalgalanmalarına ve risklere açık olmak orta risk grubundaki bir yatırımcı için bile çok zordur. Dolayısıyla sadece düşük seviyedeki dalgalanmalara tahammül edebilirler. Yüksek risk grubundaki bir yatırımcı için ise fiyat dalgalanmalarında yaşanan hızlı değişimler çok önemli değildir. Onun hedefi yüksek kazanç elde etmektir ve bunun için de yüksek kayıp riskini göze alması gerektiğini bilir. AraştırmaVarlık dağılımını yaptınız, portföyünüzü farklılaştırdınız ve risk derecenize göre size uygun olan yatırım araçlarını seçtiniz. Bundan sonra sırada hangi yatırım aracına paranızı yatıracağınıza geliyor. B tipi fon almaya karar vermiş olabilirsiniz ama onlarca B tipi fon var. Onlarca hisse senedi, onlarca tahvil ve bono. Hangisini ne şekilde seçeceksiniz? Parasal zekânın ilkelerinden bahsederken bilginin güç olduğunu söylemiştim. Burada riskinizi düşürüp kazancınızı yükseltmek için araştırma yapmanız gerekiyor. Peki araştırmayı nasıl yapacaksınız? Bir bankacıyla konuşursanız yatırım fonlarının cazibesinden, emlakçıyla konuşursanız gayri menkulün getirisinin ne kadar yüksek olduğundan, broker ile konuşursanız da borsada müthiş bir potansiyel olduğundan bahsetmesi kuvvetle muhtemeldir ve hepsi de doğru olabilir. Çünkü onlar yatırım araçlarının geçmişteki performansına bakarak size son bir ya da birkaç yıl içinde ne kadar iyi bir getiri sağladığından dem vurabilirler. Ancak kendinize en uygun aracı finansal durumunuza ve risk toleransınıza göre seçebilirsiniz ve bunu en iyi siz yapabilirsiniz. Bu konuda biraz kafanızı yormanızı, internetten, gazete ve dergilerden araştırma yapıp piyasayı detaylı olmasa da takip etmenizi tavsiye ederim. Bunun için günlerinizi vermenize kesinlikle gerek yok, ama ayda birkaç saatinizi bu işe tahsis ederseniz kazanan siz olursunuz.VergilerVergilerden ve onların yatırım kararlarımızı nasıl etkilediğinden ilk bölümde bahsettim. Yatırım yaparken elde ettiğiniz kazancın ne kadarını vergi olarak ödeyeceğinizi bilmek çok önemlidir. Getiri potansiyeli olarak çok cazip görünen bir yatırım, vergileri yüksekse vasat bir performansa sahip olabilir. Vergiler konusunda altın kural, vergi oranı ne olursa olsun yaptığınız yatırımın sonunda elde ettiğiniz kazancın yüksek olmasıdır. Diğer bir ifadeyle %90 kazandırıp %70’i vergi olarak ödenen bir yatırım, %10 kazandıran ama vergisi olmayan bir yatırımdan daha caziptir.Ortalama MaliyetOrtalama maliyet, paranızın hepsini bir kerede yatırıma yönlendirmeyip, belli dönemlerde yatırım yapmayı ve böylece yatırımı uzun vadeye yayarak riski azaltmayı amaçlar. Daha çok borsada hisse senedi yatırımı yaparken kullanılır. Ortalama maliyet prensibini kullanarak paranızı tamamını bir kerede yatırıma yönlendirmektense sabırlı bir şekilde yatırım yapmanız durumunda fiyat dalgalanmalarından en az seviyede etkilenmiş olursunuz. Diyelim 300 liranız var ve bir hisse senedine yatırım yapacaksınız. Her ay 100 lira yatırım yaptığınızı düşünelim.AyYatırım MiktarıHisse FiyatıHisse AdediOrtalama Maliyet1100101021005203100250Toplam300803,75Yukarıdaki durumda bir hisse senedine paranızın tamamını yatırmak yerine her ay 100 lira yatırım yaptığınızı varsayıyorum. Bu durumda ilk ay 10 liraya aldığınız hisse senedini ikinci ay değeri 5 liraya düşerse o fiyata üçüncü ay ise değerinin 2 liraya düştüğünü varsayarak satın alabilirsiniz. Bu durumda toplam 300 lira yatırımla 80 adet hisse senedi almış olursunuz ve yatırımınızı uzun vadeye yaydığınız için hem riskinizi düşürmüş hem de maliyetinizi 3,75 liraya çekmiş olursunuz. Hisse senedi fiyatları dalgalanır, dolayısıyla fiyatın yönü tekrar yukarıya döndüğünde 4 liraya bile yükseldiğinde satsanız kâr elde etmiş olursunuz. Ortalama maliyetin fiyat odaklı yaklaşımını sizlerle paylaştım. Bunun dışında iki tane daha ortalama maliyet yöntemi var. Bunlardan biri riski sevmeyenler için. Buna göre elde ettiğiniz gelirin bir kısmını yatırım fonu, hazine bonosu gibi riski düşük olan ve sabit getirisi olan enstrümanlara yatırabilirsiniz. Elde ettiğiniz getiri ile de ortalama maliyet tekniğini kullanarak hisse senedi daha yüksek riskli araçlara yatırım yapabilirsiniz. Burada dikkat ederseniz anaparanıza dokunmuyorsunuz, o sabit kalıyor ve her ay da yükseliyor, sadece anaparanızın getirisini riske ediyorsunuz. İkinci bir yöntem ise her ay belli bir miktarda para ile yatırım yapmak yerine belli bir miktarda adet ile yatırım yapmaktır. Buna göre de her ay düzenli olarak bir hisse senedinden 10 adet alabilirsiniz. Hisse senedinin adet fiyatı 5 lira ise 10 tanenin toplam maliyeti 50 lira olacaktır. Fiyat bir dahaki ay 6 liraya yükselirse maliyetiniz 60 liraya yükselir, sonraki ay 4 liraya düşerse toplam maliyetiniz de 40 liraya düşmüş olur. Bu taktiği kullanmak biraz daha esnek bir bütçeye sahip olmayı gerektirir ve daha zordur, ama getiri potansiyeli daha yüksektir.Ortalama maliyet prensibini kullanırken iki sorunla karşılaşabilirsiniz. Bunlardan birincisi, yatırım yaptığınız aracın fiyatı düşerken onu satın almaya devam etmek istemezsiniz. Hiçbirimiz fiyatı düşmekte olan bir yatırım aracını almaktan hoşlanmayız. Bu insan psikolojisine de yatırım psikolojisine de ters bir durum gibi görünebilir. Bu sorunun çözümü düşen fiyatı umursamadan yatırım yapmaya devam etmektir. Göreceksiniz ki düşüş önce duracak, sonra da yükselişe geçecektir. Karşılaşabileceğiniz ikinci sorun ise düzenli olarak yatırım yapmaya devam etmemektir. Ortalama maliyet tekniğini kullanabilmenin en önemli şartı yatırımınızı dönemlere yaymak ve bunu devam ettirmektir. Eğer yatırım yapmaya devam etmezseniz bu prensip sizin aleyhinize çalışıp para kaybetmenize neden olabilir. Yatırımınızı devam ettirebilmek için ise fiyat değişimi yüksek olan, hızlı iniş ve çıkışları olan hisse senetlerini seçebilirsiniz. Bir hisse senedinin fiyat değişiminin yüksekliği beta değerinin yüksek olmasıyla ölçülür. Beta değeri ise hisse senedinizin fiyat değişiminin, genel olarak borsanın tamamındaki fiyat değişimine oranıyla ölçülür:

TİTANİC

Titanic batış anında iki parçaya ayrıldı. Gemini ön kısmı suların basıncına dayanamayarak parçalamdı ve saate 30 mil hızla denizn dibine varırken gemini kıç kısmı 50 fet derinlikte çamura batmıştı.Dünyanın en büyük hareketli yapısı olan Titanik ve Olimpik'in yapım aşamasında 15.000 liman işçisi bir yıl boyunca çalışmıştı.Titanic tam altı ayrı yerden yaralandıktan sonra dakikada tam 7 ton su almaktaydı. Sular dolmakta iken tahliye çalışmaları sürmekte idi. Fakat 30.000 ton su gemiye girmişti bile. Su dolan 5 kazan dairesinin ardından kalan dördüncü kazan daireside tamamıyla su ile dolmuştu. Tinanic deniz suyunun gemiye hücum etmesi üzerine gemi sıyun ağırlığına dayanamayarak ortadan ikiye bölündü ve okyanusun karanlık sularında gözden kayboldu.Dönemin Mühendislik harikası olarak adlandırılan Titanik'in batmasına hiç bir mühendis imkan tanımıyordu. Olası bir çarpışmayı önden ve arkadan tahmin eden mühendisler bir kaza anında Titanic'e çarpan geminin zarar görebilieceğini varsayıyorlardı. Ama hiç tahmin etmedikleri Buzdagı Titanik'e ne önden ne de arkadan çarpmış, adeta bir bıçak gib yan gövdesini kesmişti. Geminin Ön ve Arka kısmına nazaran kuvvetsiz olan yan duvarlar çarpışmanın etkisiyle kolayca parçalanarak batmayı kolaylaştımıştı.Dev Gemi denize indirilmeden önce herşeyi bitmiş olarak 10 ay boyunca Wollf su havzalarında bekletildi. Titanic dönemin en devasa pervanalarine sahipti Üç adet dev pervane bronz ve çelik karışımıydı. 16 feeten daha yüksek dev pervaneler gemiye çok hız katıyorlardı.Batmaz denilen gemi nasıl battı.1900 yılların başında ziraat toplumunda hızla sanayi toplumuna geçen batı insanı, kainata hükmettigi zannına kolayca kapılmıştı.Yaptıklarını hiçbir kuvvetin yok edemeyecegini söylüyor ve adeta herşeye meydan okuyordu. O güne kadar imal edilen gemilerin en büyüğüne 'Titanic' isminin verilmesi de bu cüretten kaynaklanıyordu. Çünkü Yunan mitolojisindeki en ünlü Tanrılardan birisinin ismi Titanic idi.

4 Ekim 2008 Cumartesi

NANO NEDİR?

NANO-ÖLÇEK DÜNYASI NANO-SCALE WORLD
NANO-TEKNOLOJİ NEDİR ve NERELERDE KULLANILABİLİR?Dünyada yapılan bir araştırmaya göre %29’umuzun duyduğu nano-teknoloji nedir?Nano-teknoloji ultra ince/küçük parçaların/malzemelerin kullanım bilimidir. Bir nano metre (1 nm) milimetrenin milyonda birine eşittir (1nm = 10-9 m = 10-6 mm). İnsan saç kılı 80.000 nm kalınlığındadır. Kırmızı kan hücreleri 7000 nm çapındadır. Nano-bilimi malzemelerin büyük ölçekteki özelliklerinden farklı olarak malzemeleri atomik, moleküler ve makro moleküler ölçekte inceler ve maniple eder.Malzemeler nano ölçekte, iri boyuttan çok farklı özellik ve davranışlar gösterirler. Nano malzemeler daha kuvvetli, daha hafif veya daha farklı şekilde ısı ve elektrik iletme özelliklerine sahiptir. Hatta renkleri bile değişir. Örneğin nano ölçekteki altın parçaları, parça boyutuna göre kırmızı ve mavi renk olabilmektedir.Parça boyutu inceldikçe birim kütle için yüzey alanı artışı, malzemenin kimyasal reaktivitesini artırır. Bu yüzden nano-malzemeler yakıt hücreleri ve pillerde katalizör görevi görebilmektedir. Parça boyutu inceldikçe kuantum etkisi artar, malzemenin optik, magnetik ve elektriksel özellikleri önemli ölçüde değişir.Bilgisayar yongaları (chip), CD’ler ve mobil telefonların yapımında nano-malzemeler kullanılmaktadır. Nano-malzemelerden üretilen cihazlar daha hızlı, hafif, kuvvetli ve verimli olmaktadır. Nano-teknolojiler sağlık, bilgi teknolojileri (IT) ve enerji depolamada çok büyük potansiyel kullanım olanaklarına sahiptir. İçinde yaşadığımız dünya nano-teknolojilerle çok önemli gelişmeler kaydedecektir. Dünyada gelişmiş devletler ve iş dünyası nano-teknolojiye çok büyük yatırımlar yapmaktadır. NANO-MALZEMELER NASIL YAPILIR?Doğal veya insan yapımı (sentetik) olabilirler. Örneğin nano-parçalar bitkiler, algler ve volkanik aktivitelerle doğal olarak üretilebilmektedir. Nano-parçacıklar binlerce yıldır pişirme ve yanma olaylarının ürünü olarak yaratılmaktadır. Ayrıca araç ekzozlarından da oluşmaktadır.Kasların hareketini sağlayan ve hücreleri tamir eden insan vücudundaki bazı proteinler nano-boyutludur. Nano malzemeler çok farklı şekillerde oluşabilmektedir Bazı nano-malzemeler kendi bileşenlerinden oluşabilmektedir. Karbon parçaları bu şekilde nano tüpler yapmaktadır. Diğer bir yöntemde bilgisayar yongaları yapımında kullanılan nano-malzemelerin iri parçalardan dağlanmasıdır (etching).Güçlü mikroskoplar atom ve molekülleri daha yakından görmemizi, toplamamızı ve basit nano yapı oluşturmamıza yardımcı olmaktadır. Bazı nano-malzemeler molekül molekül yapılabilmektedir. Örneğin IBM bu tekniği kullanarak Xenon atomlarından IBM logosunu 5 nm harflerle ışıldatmasını başarmıştır. Bugün bu teknik çok emek yoğun ve endüstriyel kullanıma henüz uygun değildir. Şüphesiz ki nano-teknolojiler gelecekte yaşam kalitemizi geliştirecektir.NANO-TEKNOLOJİLER EMİN MİDİR?Bilgisayar yongaları ve katalizörler sağlık ve emniyet riski oluşturmaz. Çünkü nano-malzeme büyük nesnelere dağlandığından (etch)/bağlandığından çevreye yayılmaz ve zarar vermez. Oysa serbest nano-parçalar zararlıdır. Nano-parçaların ve nano-tüplerin üretimi esnasında oluşan malzeme bulk malzeme üzerine bağlanmadığından serbesttir ve etrafa saçılabilir. Nano boyutlu bu parçaların solunması, yenmesi veya vücuda deri yoluyla girmesi hücrelere zarar verebilir. Nano-tüpler yapısal olarak asbest liflere benzer, uzun süre fazla miktarda solunursa solunum sorunlarına yol açabilir. Nano-malzeme üretilen yerlerde nano-partikül maruziyeti mutlaka gözlenmelidir. Serbest nano partikülleri çevreye (besin zincirine, bitkilere ve hayvanlara) potansiyel zarara sahiptir.NANO-TEKNOLOJİNİN GELECEĞİ NEDİR?Kısa vadede, nano-teknolojiler daha küçük, daha hızlı bilgisayarlar ve daha keskin/net ve verimli elektronik görüntü cihazları (display) yapımına yol açacaktır. Nano parçalar boyaya katıldığında boya ağırlığı azalacak böylece uçaklarda/gemilerde kullanıldığında toplam ağırlık düşecek ve daha az yakıt tüketilecektir. Nano parçacıklar çevreyi temizlemede yardımcı olurlar. Nano-parçalar toprak ve yer altı suyundaki tehlikeli bileşikleri zararsız bileşenler haline dönüştürmesine yardımcı olur.Nano-zarlar (membrane) uzun vadede potansiyel olarak su arıtma prosesinde daha enerji etkin olacaktır. Ayrıca yüksek performanslı motorlar uzun ömürlü makine yağları ile sağlanacaktır. Tıb alanında uzun vadede ilaç sektöründe ve takma organ yapımında kullanımı vardır. Nano-parçalar vücudun belli kısmına özel ilaç olarak hızlı verilebilmektedir. Hafif ve uzun ömürlü takma organlar (kalp kapakçığı, kalça protezleri vs) yapımında da kullanılabilmektedir. Tansiyonu ve kalp atışını ölçen akıllı elbiseler yapımında ve çevredeki tehlikeli kimyasalları teşhisinde nano-malzemeler kullanılabilmektedir.Karbon nano-tüpler yassı karbon atomu yaprakları yuvarlanarak ve çok ince silindir tüpü şeklinde yapılırlar. Karbon nano-tüpler çelikten 100 kat güçlüdür fakat 6 kat daha hafiftir ve elektrik iletirler. Elektronik görüntü (display) ve algılayıcı (sensor) yapımı ve hafif inşaat malzemesi yapımında kullanılmaktadır Farklı yapı, uzunluk ve çaplarda nano-tüpler yapılabilmektedir.SONUÇNano-teknoloji ve nano malzemelerin kullanımının hızla artaçağı tahmin edilmektedir. Nano malzemeler yapısal uygulamalar (seramik, katalizör, kompozit malzemeler, kaplama, inçe filmler, tozlar), vücut bakım ürünleri (makyaj malzemeleri yapımında), elektronik parçalar (nano-elektronikler, organik ışık yayan diotlar, algılayıcılar, optik-elektronik malzeme yapımında), biyo-teknolojide/tıpta (hedef ilaç ve biyoalgılayıcı yapımında) ve çevre korumada (nanofiltrasyon ve membran filtrasyonda) kullanılacaktır. Gelişmiş devletler nano-teknolojilerdeki Ar-Ge çalışmalarına büyük önem vermekte ve kaynak ayırmaktadır. Ülkemizin de bu konuda geride kalmamasında yarar vardır.

27 Eylül 2008 Cumartesi

MİLENYUM AMBULANS



BU AMBULANSTA YARALIYA İNSAN ELİ DEĞMİYOR

İşte en son teknoloji harikası...
Başdöndürücü bir hızla ilerleyen teknolojik gelişmelere son günlerde bir yenisi daha eklendi.

Uzmanlar, özellikle savaş alanlarında kullanılmak üzere günümüzdekilerden çok daha farklı ve kullanışlı bir ambulans üretmek için kolları sıvadılar.

Henüz proje aşamasında olan bu ambulans helikopter ile ister Amazon’un balta girmemiş ormanlarında ister Newyork’un göbeğinde, yani dünyanın neresinde olursa olsun tıbbi ihtiyacı olan herkese ulaşılarak tıp alanında yeni bir dönem açılması hedefleniyor.

1950'li yıllarda hayata geçirilmek istenen fakat bir türlü başarılamayan 'uçan jip' prototipinden esinlenerek tasarlanan bu ilginç aracı günümüz helikopterlerinden ayıran en temel özellik pervanelerin iç tarafa monte edilmiş olması.


Daha çok savaş alanlarında kullanılmak üzere tasarlanan aracın işleyişi şu aşamalardan oluşuyor:

- Helikopter, kendisine gönderilen GPS sinyallerini birkaç dakika içinde algılayarak hedefe doğru yola çıkıyor.

- Hedefe vardığında en ufak bir sarsıntı yaşamadan piste indikten sonra, içerde bekleyen robot yaralıyı özel kabine yerleştiriyor.

- Kabindeki kameralar sayesinde sürekli akan veriler sayesinde süreci takip edebilen uzmanlar, robota yaralıya ilk müdahalenin yapılması için gerekli talimatları veriyor.

- Robot, kendine verilen tüm talimatları yerine getirdikten sonra, helikoptere kalkış emri veriliyor. Sinyali algılayan helikopter dikey bir şekilde – ki kalkış pozisyonu içerdeki yaralının sağlık durumu için çok önemli – havalanmaya başlıyor.

- Pilotu olmayan ve sürekli sinyallerle yönlendirilen araç, hastaneye vardığında artık iş gerçek doktorlara devrediliyor.


Bugünlerde piyasaya tanıtma amacıyla ambulans helikopterin maketini yapmakla meşgul olan Rafi Yoeli, her yere ulaşabilen ve her yönde manevra kabiliyeti olan bu tarz bir aracın çok faydalı olduğunu düşünse de, birtakım endişeleri olduğunu da sözlerine ekliyor.

"Örneğin, hastanın yanında bir refakatçi olamaması büyük bir eksiklik. Ayrıca bu projeyi başarılı kılabilmenin en önemli yolu yaralıya aynı anda psikolojik destek de sağlamak çünkü normal şartlarda insanlar pilotu olmayan bir helikoptere binmek istemeyebilir."

Bu mükemmel aracı olabildiğince ucuza mal etmek için çaba sarfeden proje ekibinin en büyük hedefi ise ambulans helikopterin 2009 yılında gökyüzünde yerini aldığını görebilmek...

25 Eylül 2008 Perşembe

OTEL PLAZA

Yalnızca Paris'in değil, dünyanın en iyi otellerinden biri olarak gösterilen, 'Leading Hotels of the World' üyesi 'Hotel Plaza Athenee'nin başarılı Halkla İlişkiler ve Misafir İlişkileri Müdürü Karin Graham-Wood ile hem oteli dolaştık hem de kendisinden tesis hakkında bilgiler edindik.Ne kadar zamandır Hotel Plaza Athenee'de görev yapıyorsunuz?Yaklaşık 5 senedir buradayım ve Halkla İlişkiler ve Misafir İlişkileri Müdürlüğü görevlerini yürütüyorum. Aslında burası bir görev yerinden çok, evim gibi.Otelin geçmişini anlatır mısınız?Hotel Plaza Athenee, Fransız klasizmini, modern çağın gereksinimleriyle kusursuzca birleştiren bir tesis. Son 5 senedir Brunei Kraliyet Ailesi'ne ait olan Dorchester Group'un 5 otelinden biri olan Hotel Plaza Athenee, 1911'de açılmış. Champs Elysees Tiyatrosu'nun hemen yakınında bulunan otel, doğal olarak devrin en ünlü yazarlarının, oyuncularının ve yönetmenlerinin (rendez-vous) yeri haline gelmiş. Christian Dior'un, Avenue Montaigne üzerinde açılması yeni bir devrin başlangıcı olmuş: çok kısa bir sürede bu cadde 'haute-couture'ün, Hotel Plaza Athenee ise moda ve sanatın merkezi haline gelmiş. Ferre, Ungaro, Chanel, Prada, Paciotti, Harry Winston, Dolce & Gabbana, Bvlgari, Valentino, Escada ve daha birçok moda ve mücehverat devi, bugün Hotel Plaza Athenee'nin komşuları. Genel Müdür François Delhaye, 4 sene önce göreve geldikten sonra otelin sahiplerine birtakım yeniliklerin yapılması için teklifte bulundu ve 2 sene içerisinde tesis tamamen yenilendi.Ne gibi değişiklikler yapıldı ve neden bunlara ihtiyaç duyuldu?Hem dış cephede hem iç cephede yenilikler yapıldı. Lobi, restoranlar, barımız ve odalarımızı yeniledik. Mesela odalara air condition, doğrudan internet, faks, modem gibi teknolojiyi entegre ettik. Çünkü çağımız bunu gerektiriyor. Fransız geleneklerine, Hotel Plaza Athenee ruhuna ve klasiğe bağlıyız ama misafirlerimizin beklentileri de bizim için çok önemli. Gelenekleri yalnızca saklamak değil, geliştirmeye de çalışıyoruz ve bence gücümüzü buna borçluyuz. Geçmişin mirasını koruduk ama günümüzün modernliğinden bir dokunuşu da eksik etmedik ve Hotel Plaza Athenee'yi 21. yüzyıla uygun şekilde taşıdık.'Hotel Plaza Athenee ruhu' dediniz; bunu biraz açar mısınız?Açıldığı günden bu yana tam 92 senedir Hotel Plaza Athenee, Fransız zarafetinin ve asaletinin temsilcisi olmuş. Paris'te adeta bir sembol olan Hotel Plaza Athenee, tüm ihtişamıyla samimi bir ortam yaratmaktan da geri kalmamış yıllar boyu. Otelde hakim bulunan kırmızı ve yeşil renkler, ambiyansın sıcaklığı, samimi ortam hep bizim ruhumuzu yansıtıyor.Kaç odanız bulunuyor ve özelliklerini anlatır mısınız?Tamamı yenilenerek, otele ününü sağlayan otantik ve klasik Fransız stiline modern bir dokunuş eklenen 106 oda ve 81 suitimiz; misafirlerimizin kendilerini 'evden uzakta, evde' hissedebilmeleri için her türlü konfora sahip. Bazıları Avenue Montaigne üzerindekihaute-couture butiklere, bazıları Eiffel Kulesi, Montmartre ve Paris'in meşhur çatılarına, bazıları ise otelin içinde bulunan ve rengarenk çiçek ve heykellerle süslenmiş avluya bakan odalar, uzaktan kumandalı air condition sistemi, uydu, televizyona bağlı internet, stereo CD çalar ve bazı suitlerde plazma ekran televizyona kadar modern çağın her türlü ihtiyacıyla dolu. İlk 6 kattaki odaların dekorasyonunda daha 'Parisien', klasik bir hava mevcut ve mobilyalardan perdelere, antikacılardan toparlanmış şamdan, vazo ve aynalara kadar 18. yüzyılın, 15. ve 16. Louis devirlerinin lüks, sıcak ve etkileyici tarzı hakim. 7. ve 8. kattaki odalar da ise 'art-deco' tarzı döşenmişler. Dekorasyonda genelde pastel tonlar hakim ve odalarda şömineden, halılara yastıklardan, lambalara ve eskitilmiş aynalara kadar her şey sıcak bir ambiyans ve natürellik hissedilmesi için özenle hazırlanmış. Üstelik hiçbir oda, bir diğerinin aynı döşenmemiş. 500 metrekarelik 'Royal Suite' ise, 'rüyaların gerçeğe dönüştüğü' bir yer adeta. Kendinize özel fitness salonunuzda Eiffel'e bakarak bisiklete binmek, saunanızda günün yorgunluğunu atmak, özel terasınızda Fransız şarabınızı yudumlayarak Paris'in gece ışıklarını seyretmek mümkün bu odada...Hotel Plaza Athenee'nin içindeki restoanlardan bahseder misiniz? Duyduğumuz kadarıyla dünyaca ünlü şef Alain Ducasse burada bir restoran açmış ve aylar öncesinden rezervasyon yaptırmak gerekiyormuş?Hotel Plaza Athenee'nin, Paris'in son yılların en trendi otellerinden biri olmasının başlıca sebeplerinden biri de, büyük şef Alain Ducasse'ın Eylül 2000'de otelin içerisinde açtığı 'Restaurant Plaza Athenee'. Günümüz mutfağının lezzetli örneklerinin, en seçkin Fransız malzemeleriyle hazırlanmasından oluşan menü, dünyanın dört bir yanından gelen gurmeleri Restaurant Plaza Athenee'de buluşturuyor. Restoranın dekorasyonunu yapan isim ise, Patrick Jouin. 2000 senesinde Philippe Starck, 2001'de Jasper Morrison ve 2002'de Christian Biecher'in aldığı 'Yılın En İyi Tasarımcısı Ödülü'nü 2003 senesinde alan isim de Patrick Jouin'in ta kendisi. Bunun yanı sıra 1936 yılında otel içerisinde açıldığı günden bugüne, hemen hemen Paris'e yolu düşmüş tüm dünyaca ünlü sanatçıların ve jet-set'in mutlaka yemek (özellikle Oeufs Benedictine ve Escalope Viennoise) yediği 'Le Relais Plaza'nın ve bir 'snack' veya çaya geldiği lobinin hemen yanında bulunan 'La Galerie des Gobelins'in ve mayıs-eylül ayları otelin ortasındaki avluda açık olan 'Le Cour Jardin'in de danışmanlıklarını son 4 senedir Alain Ducasse yapıyor. Ünlü şef, menü oluşturulmasından şarap listesine, kullanılacak malzemelerden servisin en ince detayına kadar her şeyle yakından ilgileniyor.Bir de özellikle akşam saatlerinde dolup taşan ve Avenue Montaigne'e bakan barınız var değil mi?Bar Plaza Athenee tıpkı tüm otel gibi 2 sene önce baştan dekore edildi ve bugün Paris'in en popüler mekanı diyebilirim. Paris'te mutlaka 'görmek' ve 'görülmek' için gidilmesi gereken, 'Avrupa'nın En İyi Barı' seçilen ve yine otelin içinde bulunan barın mimarisi yine Patrick Jouin'e ait. Mekan, otel müşterilerinin, Fransız ve dünya jet-seti'nin, Avenue Montaigne üzerindeki butiklerin şık patronlarının ve birçok ünlü simanın buluşma adresi.Sizin gözünüzle Hotel Plaza Athenee'yi hangi sözler en güzel tanımlar?Lüks, sofistike, zarif, sıcak ve zevkli... Bu otel bence çok cazibeli. Kendine ait 'Parisien' bir havası var. Fransa'yı çok iyi temsil eden, çok iyi yansıtan bir otel. Atmosferiyle, dekorasyonuyla, ambiyansıyla ve dinamizmiyle... Çalışanların burada olmaktan gurur duyduğunu her hareketlerinden hissedebilirsiniz.Misafirlerinizin otele girdikleri zaman, kendilerini nasıl hissetmelerini istiyorsunuz?Kendilerinde evlerinde hissetmelerini istiyoruz. 'Evden uzakta bir ev' yaratmak bizim amacımız. Bu yüzden servisteki mükemmeliyet bizim için çok önemli. Mesela bünyemizde fitness center, hamam, sauna ve buhar odası var. Ayrıca uzmanlar tarafından yapılan İsveç, Kaliforniya ve Shiatsu gibi masaj çeşitleriyle günün stresini veya seyahatin yorgunluğunu atmak mümkün. Ama heyecan da yaratmak istiyoruz. Mesela 'Bar Plaza Athenee', Paris'in en trend barlarından biri. Paris'in kaliteli eğlenmeyi bilen kesimi ve dünya jet-seti mutlaka buraya uğrar. Biz misafirlerimizi otel içinde tutabilmek için her türlü olanağı sağlıyoruz. Bir akşam Alain Ducasse'ın restoranında, bir başka gece Gallerie'de 'snack' yerler; bir gece barda kokteyllerini yudumlarlar... Burası çok sıcak ve içinde her türlü olanağı barındıran bir otel ve misafirlerimizin otel içerisinde istedikleri her şeyi bulabileceklerini hissetmeleri çok önemli.Bir otel ne kadar güzel olursa olsun, servis iyi olmadığı sürece misafirlerin tam anlamıyla memnun kalması olanaksız, değil mi?Biliyor musunuz ki Hotel Plaza Athenee, güler yüzlü personeli ve kusursuz servis kalitesiyle 'ISO 9001' belgesi alan Avrupa'nın ilk oteli. Herhangi bir yanlış işleyiş olmaması için oteldeki her prosedürü standart hale getirdik. 44 yıldır otel bünyesinde çalışan ve 3 jenerasyona hizmet veren Chef Consierge Jean-Claude Elgaire, bu yıl 2. kez Uluslararası 'Les Clefs d'Or' organizasyonun başkanı seçilmiş. Ayrıca daha birçok personel aile yakınlığını hissettiriyor size otel içerisinde.En iyi servis aslında en ince detaylara bile dikkat etmekle oluyor değil mi?Herkesin otelimizde kalmaktan memnun olması çok önemli. İnce detaylara çok özen gösteriyoruz. Mesela bir müşterimizin doğum günüyse, odasına mutlaka şampanya yollarım; evlilik yıldönümüyse güllerle karşılanırlar odalarında. Yolladığımız hediyelerde bile çok seçici ve dikkatli davranıyoruz. Alkol içilmeyen bir ülkeden gelen misafirlerimize çikolata yollarım mesela. Japonlar ise çikolatayı sevmiyorlar. Misafirlerimizin Hotel Plaza Athenee'ye sadık olmalarını sağlamak için her şeyi yapıyoruz. Onların mutlu olup geri gelmeleri çok güzel. Hotel Plaza Athenne yıllardır kimliğini koruyor.Otelde kaç kişi çalışıyor?'Chrismas hediyesi' hazırladığımız zamanlarda yaklaşık 550 paketi buluyoruz.187 oda için 550 personel oldukça yüksek bir rakam?Misafirlerimizin herhangi bir şey arzuladıkları anda, yanlarında birini bulacaklarını hissetmeleri çok önemli. Son derece profesyonel ve kaliteli bir ekibimiz var. Otel ne kadar iyi olursa olsun, servis en önemli unsur. Ama bu servis kalpten yapılmalı, ezbere değil ve bu konuda kendimizden çok eminiz. 40 senedir bizimle olan elemanlarımız var ve 3 nesil müşterilerimizi tanıyorlar. Bu çok önemli, çünkü aile içerisinde gibi hissediyorsunuz kendinizi.Hotel Plaza Athenee'de kalan misafirlerinizin tanımlamasını yapabilir misiniz?Burası gerçekten lüks bir otel ama bir o kadar da sıcak. Bu yüzden kaliteyi yaşam biçimi yapmış ama bunu yaparken belirli kurallara göre hareket eden değil, tamamen doğal davranan misafirlerimiz, müdavimlerimiz var genelde. Paris dışından hafta sonunu geçirmeye gelen Fransızlar, dünyanın her köşesinden gelen misafirlerimiz oluyor. Son 1 senedir Brezilyalılar, Ruslar ve İtalyanlar çok sık otelimizde konaklıyorlar. Her yaştan konuğumuzu ağırlıyoruz otelimizde. İşadamları, gençler, alışverişe gelen bayanlar... Çok güzel bir karışım var. İşadamları eşleriyle geliyorlar. Onlar çalışırken, eşleri tatil yapıyorlar. Yunanlı ve Türk misafirlerimizin sayısı da gün geçtikçe artıyor ve kısa zaman içinde Türkler'in Hotel Plaza Athenee'ye daha çok rağbet edeceklerine inanıyorum.Hotel Plaza Athenee'nin hangi özelliklerinden dolayı Türk misafirlerinize uygun olduğunu düşünüyorsunuz?Bugüne kadar 3 kere İstanbul'a geldim. 2 kez Çırağan Kempinsky'de, bir kez de Swissotel'de kaldım ve oradaki yaşam tarzınıza hayran kaldım. Giyim tarzınız, gittiğiniz mekanlar hepsi çok güzeldi. Daha evvel burada kalan misafirlerimiz de bizi diğer Türkler'e referans verdiler. Evlerine dönerken o kadar güzel iltifatlar aldık ki. Ben inanıyorum ki Hotel Plaza Athenee, Türk misafirlerin Paris'te kalmayı isteyecekleri en ideal otellerden biri. İlk olarak lokasyonumuz mükemmel. Hem moda hem eğlencenin merkezinde ve çok canlı ve özel bir oteliz. Otelin ambiyansı, klasik ve moderni mükemmelce birleştirmesi, popülaritesi, restoranların ve barının çok revaçta olması, dinamizmi, servisinin kalitesi ve onlarla en iyi şekilde ilgilenmek için burada oluşumla siz Türkler'e kusursuz bir konfor sağlayacağımızı garanti edebilirim.Bugüne kadar hangi ünlüleri ağırladınız otelinizde?Birçok kraliyet ailesi mensubu, dünyaca ünlü starlar, politikacılar, işadamları, futbolcular, sanatçılar... 1911 senesinden beri otel ünlülerle dolup taşıyor. Eskilerde Marliene Dietrich, Josephine Baker, Rudolph Valentino, Maurice Chevalier, Kennedy ve Ford aileleri, Grace Kelly, Gary Cooper... John Malkovich, Robert de Niro, Jack Nicholson, Mick Jagger çok sık gelirler Hotel Plaza Athenee'ye. Britney Spears Paris'e geldiğinde mutlaka Hotel Plaza Athenee'de kalır. Lenny Kravitz, Christina Aguilera, Justin Timberlake, Keanu Reaves, Ricky Martin, Richard Gere, Selma Hayek, Sophia Loren, Robert Redford ve daha pek çok ünlü bizim misafirimiz oldular. Nadine de Rochild veya Prenses Ira'yı her an görebilirsiniz 'Galerie des Gobelins'de öğle yemeği yerken...Fransızların meşhur sözü 'L'Art de Vivre'e (yaşama sanatı) otel olarak ne gibi katkılarınız olduğunu düşünüyorsunuz?O kadar çok şey var ki... Alain Ducasse tüm dünyanın tanıdığı bir şef. Onun restoranlarında yer bulmak için dediğimiz gibi 3-4 ay öncesinden rezervasyon yapılıyor tüm dünyadan. 'Relais Plaza', dünya çapında tüm ünlülerin yemek yediği bir yer. Liz Taylor'dan Sophie Marceau'ya, Lady Diana'dan Antonio Banderas'a binlerce konuğu ağırladık bugüne kadar... Gelenlerin kalite düzeyi ve ilginçliği bile 'yaşama sanatı'na katkıda bulunuyor bence. Hotel Plaza Athenee'nin yeri o kadar prestijli ki; komşularımız Valentino, Max Mara, Ferre, Prada, Dolce & Gabbana, Christian Dior ve Chanel gibi en ünlü markalar. Fransa'nın en ünlü aktörleri ve televizyoncuları otele sanki ikinci evleriymiş gibi gelip, zaman geçirirler. Masajlar, fitness center, buhar odası, sauna gibi servislerimiz hep daha sağlıklı bir yaşam adına...Hotel Plaza Athenee'yi Paris'teki diğer otellerden ayırıp, kendine özgü yapan özellikler neler sizce?Burada gerçekten bir aile ruhu var. Kapıdan içeri girdiğiniz anda bunu hissedebiliyorsunuz; hem personel hem de bizimle misafirlerimiz arasında. Hepimiz birbirimizden bir şey öğreniyoruz. Bir de çok dinamiğiz. Her an keşfedecek yeni bir şey buluyorsunuz otelin içinde. Bu dinamizm pek az otelde bulunur. Bir de Hotel Plaza Athenee, diğer lüks otellere göre biraz daha modern. Ayrıca Paris'in sembolleri olan Champs Elysees Caddesi, Eiffel Kulesi ve Arc de Triomphe gibi yapıtlar yalnızca yürüme mesafesinde. Modanın en büyükleri de komşularımız.Bugüne kadar Hotel Plaza Athenee'nin kazandığı ödüller var mı?'Leaders Club Members' 2 hafta önce Londra'da düzenlenen bir törenle Hotel Plaza Athenee'ye, 'Dünyanın En İyi Oteli Ödülü'nü verdi. Böyle prestijli bir ödülü almak bizi çok mutlu etti. Daha önce de değindiğim gibi, servisimizin kalitesi için 'ISO 9001' belgesini alan ilk Avrupa oteliyiz. Otelimizin barı iseAvrupa'nın en iyi barı seçildi. Alain Ducasse'ın restoranı da Paris'in en iyisi seçildi geçtiğimiz sene.Sizce Hotel Plaza Athenee popülaritesini neye borçlu?Gerçekten eğlence var burada. İnsanlar meraklılar; yeni ve popüler olanı hep merak ediyorlar. İçeride mutlaka bir ünlü göreceklerini biliyorlar. Burası, bu kadar ünlüye evsahipliği yapmasına ve en ünlü aileleri konuk etmesine rağmen, içerde herkes alışılagelmiş davranıyor; rahat ve kendileri gibi. Diğer lüks oteller gibi yapay bir ortam yok Hotel Plaza Athenee'de. Daha natürel burası.Son olarak şunu sormakistiyoruz: Dünyada yaşanan terör hakkındaki görüşleriniz neler ve bunlar otelinize gelen müşteri sayısını etkiliyor mu?İlk evvela İstanbul'da yaşananolaylardan dolayı hepinize geçmiş olsun demek istiyorum. Terör maalesefbugün sizi vurdu ama yarın başka bir yeri vurabilir. Umarım kısa zamanda tüm dünya el ele verir ve terörizmin sonu gelir. İnanır mısınız ki bu öğlen, otelimizin müdavimlerinden bir Türk misafirim beni aradı ve ailesiyle birlikte, ülkenizde yaşanan olaylardan biraz uzaklaşmak adına yarın buraya geleceğinisöyledi.Bu keyifli ve bilgilendirici sohbet için çok teşekkür ederiz.Ben de size. Umarım Hotel Plaza Athenee'de birçok Türk'ü en iyi şekilde ağırlama fırsatım olur.+331 53 67 66 65www.plaza-athenee-paris.com

NEW YORK

New York City (officially The City of New York) is the most populous city in the United States, with its metropolitan area ranking among the largest urban areas in the world. Founded as a commercial trading post by the Dutch in 1625, it has been the largest city in the United States since 1790, and was the first capital under the Constitution. Located on one of the world's finest natural harbors, New York is one of the world's major centers of commerce and finance. New York also exerts global influence in media, politics, education, entertainment, arts, fashion and advertising. The city is also a major center for international affairs, hosting the headquarters of the United Nations.New York City comprises five boroughs: The Bronx, Brooklyn, Manhattan, Queens and Staten Island within five counties, respectively: The Bronx, Kings, New York, Queens, and Richmond. With over 8.2 million residents within an area of 304.8 sq mi (789.43 km²),[2][3] New York City is the most densely populated major city in the United States.[4][5][6]Many of the city's neighborhoods and landmarks are known around the world. The Statue of Liberty greeted millions of immigrants as they came to America in the late 19th and early 20th centuries. Wall Street, in Lower Manhattan, has been a dominant global financial center since World War II and is home to the New York Stock Exchange. The city has been home to several of the tallest buildings in the world, including the Empire State Building and the twin towers of the World Trade Center.New York is the birthplace of many cultural movements, including the Harlem Renaissance in literature and visual art, abstract expressionism (also known as the New York School) in painting, and hip hop,[7] punk,[8] salsa, and Tin Pan Alley in music. It is the home of Broadway theater.In 2005, nearly 170 languages were spoken in the city and 36% of its population was born outside the United States.[9][10] With its 24-hour subway and constant bustling of traffic and people, New York is sometimes called "The City That Never Sleeps." Other nicknames include the "Big Apple" and "Gotham.History....The region was inhabited by about 5,000 Lenape Native Americans at the time of its European discovery in 1524[12] by Giovanni da Verrazzano, an Italian explorer in the service of the French crown, who called it "Nouvelle Angoulême" (New Angoulême).[13] European settlement began with the founding of a Dutch fur trading settlement, later called "Nieuw Amsterdam" (New Amsterdam), on the southern tip of Manhattan in 1614. Dutch colonial Director-General Peter Minuit purchased the island of Manhattan from the Lenape in 1626 for a value of 60 guilders (legend, now disproved, says that Manhattan was purchased for $24 worth of glass beads).[14][15] In 1664, the English conquered the city and renamed it "New York" after the English Duke of York and Albany.[16] At the end of the Second Anglo-Dutch War the Dutch gained control of Run (a much more valuable asset at the time) in exchange for the English controlling New Amsterdam (New York) in North America. By 1700, the Lenape population was diminished to 200.[17]New York City grew in importance as a trading port while under British rule. In 1754, Columbia University was founded under charter by King George II as King's College in Lower Manhattan.[18] The city emerged as the theater for a series of major battles known as the New York Campaign during the American Revolutionary War. The Continental Congress met in New York City and in 1789 the first President of the United States, George Washington, was inaugurated at Federal Hall on Wall Street.[19] By 1790, New York City had surpassed Philadelphia as the largest city in the United States.In the 19th century, the city was transformed by immigration and development. A visionary development proposal, the Commissioners' Plan of 1811, expanded the city street grid to encompass all of Manhattan, and the 1819 opening of the Erie Canal connected the Atlantic port to the vast agricultural markets of the North American interior.[20] Local politics fell under the domination of Tammany Hall, a political machine supported by Irish immigrants.[21] Public-minded members of the old merchant aristocracy lobbied for the establishment of Central Park, which became the first landscaped park in an American city in 1857. A significant free-black population also existed in Manhattan, as well as in Brooklyn. Slaves had been held in New York through 1827, but during the 1830s New York became a center of interracial abolitionist activism in the North.Anger at military conscription during the American Civil War (1861–1865) led to the Draft Riots of 1863, one of the worst incidents of civil unrest in American history.[22] In 1898, the modern City of New York was formed with the consolidation of Brooklyn (until then an independent city), the County of New York (which then included parts of the Bronx), the County of Richmond, and the western portion of the County of Queens.[23] The opening of the New York City Subway in 1904 helped bind the new city together. Throughout the first half of the 20th century, the city became a world center for industry, commerce, and communication. However, this development did not come without a price. In 1904, the steamship General Slocum caught fire in the East River, killing 1,021 people on board. In 1911, the Triangle Shirtwaist Factory fire, the city's worst industrial disaster, took the lives of 146 garment workers and spurred the growth of the International Ladies' Garment Workers' Union and major improvements in factory safety standardsIn the 1920s, New York City was a major destination for African Americans during the Great Migration from the American South. By 1916, New York City was home to the largest urban African diaspora in North America. The Harlem Renaissance flourished during the era of Prohibition, coincident with a larger economic boom that saw the skyline develop with the construction of competing skyscrapers. New York City became the most populous city in the world in 1948, overtaking London, which had reigned for over a century. The difficult years of the Great Depression saw the election of reformer Fiorello LaGuardia as mayor and the fall of Tammany Hall after eighty years of political dominance.[25]Returning World War II veterans and immigrants from Europe created a postwar economic boom and the development of huge housing tracts in eastern Queens. New York emerged from the war unscathed and the leading city of the world, with Wall Street leading America's ascendance as the world's dominant economic power, the United Nations headquarters (completed in 1950) emphasizing New York's political influence, and the rise of abstract expressionism in the city precipitating New York's displacement of Paris as the center of the art world.[26] In the 1960s, New York suffered from economic problems, rising crime rates and racial tension, which reached a peak in the 1970s.In the 1980s, resurgence in the financial industry improved the city's fiscal health. By the 1990s, racial tensions had calmed, crime rates dropped dramatically, and waves of new immigrants arrived from Asia and Latin America. Important new sectors, such as Silicon Alley, emerged in the city's economy and New York's population reached an all-time high in the 2000 census.The city was one of the sites of the September 11, 2001 attacks, when nearly 3,000 people died in the destruction of the World Trade Center. The Freedom Tower will be built on the site and is scheduled for completion in 2012 at the latestNew York, Amerika Birleşik Devletleri'nin nüfus bakımından en büyük kenti. Aynı isimli New York eyaleti'nde yer alır. Yüzyıldan fazladır dünyanın en önemli ticaret ve finans merkezlerinden biridir. Şehir, medya, politika, eğitim, eğlence ve modadaki küresel etkilerinden dolayı bir dünya şehri olarak kabul edilmektedir. Birleşmiş Milletler Genel Konseyi binasına ev sahipliği yaptığından dış ilişkiler için de çok önemli bir merkez durumundadır. Fakir semtlerinde ise çok sayıda işsiz ve evsiz yaşar.Kent beş bölüme ayrılmıştır: Manhattan, Brooklyn, Queens, Bronx ve Staten Island. 830 km²'lik bir alanda yaşayan 8,2 milyon nüfusuyla New York, Amerika'da nüfus yoğunluğu en büyük olan şehirdir. Çevre banliyöleriyle birlikte New York metropolitan bölgesi 21 milyonluk nufusa sahiptir ve dünyanın en kalabalık yerleşim bölgelerinden birini oluşturur.New York, bir göçmen kentidir. Kentte yaklaşık 170 ayrı dil konuşulmaktadır ve her üç kişiden biri ABD dışında bir ülke doğumludur. İngilizce çeşitli aksanlarla konuşulur. İngilizce’nin yanı sıra İspanyolca, Little Italy (Küçük İtalya) semtinde İtalyanca, China Town’da (Çin mahallesi) Çince konuşulur.New York birçok Amerikan kültürel hareketinin de doğum yeridir. Edebiyat ve görsel sanatlarda Harlem Rönesansı, resimde soyut ekspresyonizm (New York Ekolü), müzikte hip hop, punk, salsa ve Tin Pan Alley bu hareketlerden bazılarıdır. 24 saat açık olan metrosu ve yoğun trafiğiyle Hiç Uyumayan Şehir adını almıştır.Özgürlük heykeli, Empire State Binası, Central Park ve Times Meydanı, Modern Sanat Müzesi, Guggenheim Müzesi ve Modern Tarih Müzeleri şehrin ilgi çekici mekanlarıdır. Gökdelenleri, caddeleri, lokantaları, alışveriş merkezleri ve insanlarıyla, New York turistleri cezbetmektedir.

16 Eylül 2008 Salı

PUF BÖREĞİ

MALZEMELER

3 YK YOĞURT
2 YUMURTA
KABARTMA TOZU,TUZ,UN


YAPILIŞI


BÜTÜN MALZEMELERİ DERİN BİR KAPTA YOĞUR
OKLAVAYLA 3 SANTİM KALINLIĞINDA AÇ
VE KARE KARE KES TAVAYA YAĞ KOY KIZGIN YAĞDA KIZART
AFİYET OLSUN

7 Eylül 2008 Pazar

momografi nedir?



Mamografi, düşük dozda çekilen bir meme röntgen filmidir.Memede, muayene ile saptanamayacak kadar küçük anormalliklerin tespit edilmesi amacı ile çekilir. Mamografinin gerçek değeri budur. Bu film sayesinde, erken teşhis konulabilir. Bu nedenle kesin hayat kurtarıcıdır. Kırk yaşını geçen kadınlar her yıl veya iki yılda bir mamografi çektirmelidir.Mamografi neden çekilir:1-)Tanı Amaçlı: Göğüslerinde elle hissedilen, kitle ve ağrı şikayetleri bulunan kişilerde teşhisini koymak ve tedaviyi planlamak amacıyla mamografi çekilir.2-)Tarama Amaçlı: Hiç bir şikayeti olmaksızın 40 yaş üstü kadınlara yılda 1 kez olası bir göğüs kanserini daha en başından saptayarak tedaviden fayda görme şansını artırmak amacıyla mamografi çekilir. Ailesinde meme kanseri olan bayanlar mamografi kontrollerini aksatmamalıdır.Mamografi nasıl çekilir:Her iki memeye değişik açılardan ikişer tane film çekilir. Çekim yapılacak olan meme, teknisyen tarafından mamografi cihazında bulunan iki tabaka arasına yerleştirilir meme sıkıştırılır ve çekim yapılır.İnceleme sırasında en önemli nokta memenin yeterince sıkıştırılmasıdır. Bu, kimi zaman hastalarda rahatsızlık yaratabilir, ancak yeterli sıkıştırma ile memenin alacağı radyasyon dozu azalır. Aynı zamanda meme dokusunun üst üste gelen kısımlarının ayrılmasıyla var olan bir kitle gözden kaçırılmamış olur ve yalancı kitle görünümleri kaybolur. Mamografi çekilirken sert bir sıkıştırılma ve basınç hissedebilirsiniz ama bu size acı verecek düzeyde olmamalıdır.

MÜNİH


Münih (Almanca: München), Berlin veHamburg'dan sonra Almanya'nın en büyük üçüncü kentidir.Benim en çok görmek ve gezmek istediğim yer. Bavyera eyaletinin en büyük şehri ve başkentidir. Almanya nın manevi başkenti olarak anılmaktadır. Avrupa Birliğin'in onikinci en büyük şehri'dir.Şehir, 2006 sayımına göre 1,3 milyon nûfûsa sahiptir. Cıvârındaki nûfusla bu rakam 2,6 milyona ulaşır. Büyük Münih şehirleşmiş bölgesinde (Augsburg, Ingolstadt, Rosenheim, Landshost ve Landberg) 5 milyondan fazla insanın yaşamaktadır. Münih, Bavyera Alpleri'nin kuzeyinde ve İsar nehri kıyısında kurulmuştur. Münih, yukarı Bavyera'nın üst düzlüklerinde yaklaşık 50 kilometre yayılır. Kuzey Alp Dağları'nın kuzeyinde ve deniz düzeyinin 520 metre üzerindedirŞehri tanımlayan Slogan (Motto) uzun zaman Die Weltstadt mit Herz (yürekli dünyâ şehiri) idi. Fakat yakınlarda München mag dich (Münih seni seviyor) oldu. Münih'in doğal ismi Münchendir. Edebî anlamı Monks (râhipler)dur ve bu nedenle Münih'in armasında bir râhip vardır. Mönchner kindl (Münih çocuğu)na referans olduğu da söylenir. Siyah ve altın - Kutsal Roma İmparatorluğu rengi - Kutsal Roma İmparatoru IV. Louis'den beri şehrin resmî renkleridir.Ayrıca Münih Almanyanin en az suc islenen sehiri...ayrica da tarihi ve turistik yerleride güzelliklerle doludur. alt ve orta sınıftan insanlara ulaşmaya çalışırken yaptığı konuşmaların birçoğunu burada yapmış, ilkinde burada yüz kişinin üzerinde bir katılım sağlamıştır.Bavyera'nın başkenti olan Münih, Almanya'nın önemli politik merkezlerindendir. Pekçok ulusal ve uluslararası yazar Münih'te oturur. Alman Vergi Yüksek Mahkemesi ve Avrupa Patent Ofisi'nin merkezleri buradadır.ALINTIDIR